BABAMA


BABAMA…


Onun kendisi gibi bir babası olmadı…

Hayatını evlatlarına feda edecek fedakar bir babası…

Toprağa hükmettiğini zannederken toprağa mahkum olan bir kısır döngünün cenderesinde…

Topraktan aldığını toprağa veren bir çıkmazda geçti gençlik yılları…

Sonra ilçeye gitmeye karar verdi…

Babası karşı çıktı, abisi, kardeşi…

Bu yüzden olsa gerek;

Sıfırdan başladı hayata…



12 metrekarelik bir odada eşi ve beş çocuğuyla hayata tutunmaya çalıştı…

Uzun yıllar bu küçük oda oldu dünyaları…

Ardından adına ev denilen iki odalı bir barakaya çıktıklarında bütün aile bayram etti…

Ailenin 6.ncı çocuğu merhaba dedi dünyaya bu barakada…

Temelinden çatısına kendi elleriyle bina ettiği iki katlı ev;

20 yılda belini doğrultabildi…

6 evladını da belki rahat içinde, huzur ve bolluk içinde büyütemedi…

Ama adam gibi adam olarak hazırladı hayata…

Kızlarını telli duvaklı gelin olarak uğurladı baba ocağından…

Erkek evlatlarının üçünü de devlet kapısına soktu…


Kader ortağı, eşiyle elele verdi…

“Evlatlar uğrunda hayatını feda etmek” ne demektir?

Yaşayarak gösterdi…

Yaşamak mı?

Yaşamadı ki o!

Önce şeker hastalığı denilen illet yapıştı yakasına…

Şimdinin sıradan bir hastalığı olan şeker Hastalığı, o dönemde Azdavay’da tek tük görünen;

Sahibinin veremliden hallice gözle bakıldığı bir hastalıktı…

Ardından şekeri gözlerine vurdu…

Yıllar boyunca karanlığın beyaz perdesine mahkum olarak hastaneleri mesken edindi…

Sonunda beyaz karanlıktan flu bir görüntüye kavuşabildi…

Buna bile şükretti…

Şimdi;

20 yılda temelinden çatısına eşiyle birlikte ayağa kaldırdığı evinde…

Yine eşiyle baş başa kaldı…

Tıpkı,

Bir zamanlar bütün dünyanın sırtını döndüğü anda olduğu gibi…

Bir tarafta şeker hastalığı…

Bir tarafta gözlerindeki rahatsızlık…

Bir tarafta kemik erimesi…

Ve bir tarafta uğrunda sağlığını feda ettiği evlatlarına hasret…


Sen sadece Babalar Günü adı verilen Haziran’ın 3.üncü Pazar günü değil;

Hayatının her saniyesinde 6 evladının minnet ve şükranla andığı,

Yüreğinden hiç çıkarmadığı,

Afilli ambalajlara sarılmış pahalı hediyelerle değil;

6 kalbin koro halinde seslendirdiği en güzel sevgi şarkılarıyla hatırdan hiç çıkarılmayan

Adam gibi bir adamsın…

Sen benim babamsın…

Her iki ellerinden hürmet, minnet, sevgiyle öpüyorum Mehmet Arslan…