RAMBO

RAMBO

“Sen doğarken ağlıyordun ve etrafındaki herkes neşe içinde gülüyordu.
Öyle bir ömür yaşa ki;
Sen ölüme gülerek giderken herkes ağlasın…”
Azdavay’ın Rambosu ölüme gülerek giderken, herkesin yüreğine bir kor düşürdü… Bütün Azdavay’ın gözlerinden yaşlar akıttı.
Biliyoruz ve inanıyoruz ki;
Her nefis ölümü tadacaktır…
Her birimizin bu fani dünyada aldığı nefes sayılıdır…
Bu dünyadaki ömrümüz ne bir saniye kısalır ne de bir saniye uzar…
…..

Kastamonu Çocuk Hikayeleri

KASTAMONU ÇOCUK HİKAYELERİ

Geçtiğimiz yıl bir hayale adım attım…
Kastamonumuzun zenginliklerini, tarihini, kültürünü çocuklarımıza anlatan eserler hayaline…
İstedim ki,
Geleceğimizin teminatı çocuklarımıza kendi memleketlerini onların dünyasına girerek anlatayım…
Onların çocuk dünyasından Kastamonu kimliğine sevgi pınarları akıtayım…
Benimki bir hayaldi…
Büyük ve ütopik bir hayal…

Tanımadan Tanıtamazsın

TANIMADAN TANITAMAZSIN

Kastamonu özellikle son on yılda turizm sektöründe yer almak için büyük çaba sarfediyor!
Bu sözü yıllardır çok sık duyuyorum…
Turizm sektöründe nasıl yer edinirsiniz?
Öncelikle tanıtımla…
Öyle ya, sizi bilmeyen size gelir mi? Öncelikle kendinizi tanıtacaksınız, anlatacaksınız, sevdireceksiniz, ilgi uyandıracaksınız…
Bunu yapabilmek için de öncelikle kendiniz tanıyacaksınız Kastamonu’yu…
İnsan bilmediğini anlatabilir mi?
Tanımadığını tanıtabilir mi?
Sevmediğini sevdirebilir mi?
Peki Kastamonu’nun tanıtımı için ne yapıyoruz?

Fatihin'in dayısı

FATİH’İN DAYISI

Şehinşah Kayası’nın üzerinden tüm heybetiyle Kastamonu’yu selamlayan bir külliye vardır…
Camisinin mermer taç kapısında büyülenmemek…
Türbesi önünde saygıyla eğilmemek…
Deve Hanı’nın iki kapısının yaşattığı “Yaradılanı Sev yaratandan ötürü’ düsturuyla gururlanmamak…
Medresesinde ecdad önünde şapka çıkarmamak mümkün mü?
Candaroğulları Beyliği döneminden günümüze ulaşan tek külliye olma özelliği taşır…
İsmail Bey Külliyesi’dir burası…
Candaroğulları Beyliği’nin son hükümdarı olan Kemalettin İsmail Bey tarafından 1457 yılı civarında yaptırılmıştır.

Nasreddin Hoca Kastamonulu mu?

NASREDDİN HOCA KASTAMONULU MU?

Türk kültürünün vazgeçilemez bir parçasıdır Nasreddin Hoca…
Hangimiz onun fıkraları ile büyümedik ki?
Kimi zaman eşeğine ters binen…
Kimi zaman göle yoğurt mayalayan…
Kimi zaman ipe un seren…
Kimi zaman köye filler getiren tonton mu tonton, sevimli mi sevimli , nur yüzlü dedemizdir Nasreddin Hoca…
Her fıkrasında hem güler hem düşünür hem de ibret alırız…
…..

Ramazan'da Çocuk Olmak

RAMAZAN’DA ÇOCUK OLMAK

On bir ayın sultanıdır Ramazan…
Tok olanın açın halinden anladığı en güzel günlerdir…
Birlik – beraberliğin,
Kardeşliğin,
Yardımlaşmanın doruk noktasına ulaştığı bir sevgi, saygı, merhamet iklimidir…
….

HAVALANDIK

HAVALANDIK…

Bir hayal gerçek oldu…
Çok değil, üç – beş yıl öncesine kadar hız pistiydi…
Acemi şoförlerin eğitim alanı…
Hatta hayvan otlatılan mera vazifesi gördü…
Ulusal basında “uçak inmeyen havaalanı” diye makaraya bile alındı…
Ve artık hayaller gerçek oldu…
Kastamonu Havaalanı açıldı…
Kastamonu’dan aynı günün sabahı İstanbul’a doğru yola çıkıp, öğlen toplantıya yetişebileceksiniz… Siz İstanbul’a doğru havalandığınızda Cide’ye doğru yola çıkan birisine “daha ne kadar yolun var” diye İstanbul’dan telefon edebileceksiniz…
Ben ömrümde uçağa binmedim… Bırakın binmeyi yakın mesafeden görmedim bile… Artık benim için uçak yolculuğu bir ütopya olmaktan çıkıyor…
…..

dedemin mezar taşı

DEDEMİN MEZAR TAŞI

Osmanlı Türkçesi liselerde seçmeli ders oldu.

Bu ne demek?

Bir Alman Goethe’nin eserlerini, bir İngiliz Sheaksper’in yazılarını, bir Rus Tolstoy’un romanlarını ecdadının kendi el yazısından okuyabiliyorsa;

Türk gençliğinin de Atatürk’ün mektuplarını, Mehmet Akif’in İstiklal Marşı’nı, Namık Kemal’in şiirlerini orjinalinden, tarihini birinci el kaynaklardan okuyabilmesi, anlayabilmesi, özümseyebilmesi demek…

Osmanlı Türkçesi ne demek?

Cumhuriyet çocuklarının ecdadıyla buluşması demek…

Osmanlı Türkçesi ne demek?

On yıllardır, ecdadımızı bize kendi baktıkları pencereden anlatan Avrupalı tarihçilerin hegemonyasından tarihimizi kurtarmak demek…

Osmanlı Türkçesi ne demek?

“Dünyada kendi dedesinin mezar taşını okuyamayan tek millet!” utancından kurtulmak demek…

Önümüzdeki eğitim – öğretim sezonundan itibaren Osmanlı Türkçesi liselerde seçmeli ders oluyor… bildiğim kadarıyla, 30 Haziran son tarih…

Geleceğini geçmişinden aldığı ışıkla aydınlatan,

Ecdadın tarihi ve kültürel birikiminden en güzel şekilde istifade edip, tarihini tüm çıplaklığı ve gerçekliğiyle öğrenip ibret süzgecinden geçirerek geleceğe tecrübesi eşliğinde emin adımlarla yürüyen,

Kendi dedesinden, atasından ve medeniyetinden utanan, tiksinen, nefret eden değil ecdadını ve ecdadın dünyaya kazandırdığı şanlı medeniyeti özümseyerek gururla ve kendine olan özgüveni ile geleceğe imzasını atan nesiller adına Osmanlı Türkçesi bir adımdır…


Gelin çocuklarımızın seçmeli derslerinden bir tanesini Osmanlı Türkçesi yapalım… Dedesinin mezar taşını okuyabilsin diye her şeyden önce!

Yar Mektubun Ucunu Yakmış


Gezi Parkı bahanesi eşliğinde Taksim’i Tahrir yapma sevdasının şekillendirdiği eylemlerde son zirveyi ana muhalefetimiz yaptı.
Gurur duyalım!
Hollanda Başbakanı Rutte’ye ve Almanya Başbakanı Merkel’e yazılan mektuplar Siyasi Tarihimize altın harflerle yazılacaktır! Kendi ülkesinin hükümetini ve yakın zamanda yapılacak olan seçimlerdeki  en büyük rakibini dış ülkelere şikayet etme, dış ülkelerden yardım isteme cinliği için kutluyorum kendilerini!
Seçimlerin Hollanda ve Almanya’da yapılmayacağını, sandığa Türk Milleti’nin gideceğini ve özgür iradesiyle oyunu kullanacağını birileri umarım kendilerine hatırlatır.
Ben bu hafta köşemi manifesto niteliğindeki mektuplara devretmek istiyorum. Gelecek nesillerin ders kitaplarında bile işleyeceği böylesine muazzam(!), özgürlükçü(!), demokrasi yüklü(!), insan hak ve hürriyetleri sevdasıyla(!) yazılmış mektuplar her zaman bulunmuyor. 

Duran Adam ve Koyun Sürüsü

DURAN ADAM VE KOYUN SÜRÜSÜ

Dalga geçtikleri, Tİ’ye aldıkları Mehter Marşı’na bile rahmet okutur bu eylem…
Mehterin iki ileri bir geri esprisinde bile bir adım ileri gidersiniz!
Ama son eylem fenomenimizde olduğun yerde kalakalıyorsun!
Bu işin esprisi…
…..

Konakların Şahlanışı

KONAKLARIN ŞAHLANIŞI

2013 yılındaki gerek proje gerekse uygulama yardımlarının aslan payı Kastamonu’nun…
Bu aslan payının kazanılmasında en büyük emek sahibi ise Milletvekili Mustafa Gökhan Gülşen…
Her ne kadar kendisi bu çabayı, bu gayreti ve alınan bu harikulade sonucu “benim asli vazifem memleketime hizmet etmek” diyerek tevazuyla değerlendirse de…
Her ne kadar 2013 yılında Kastamonu’nun proje ve uygulama yardımlarındaki aslan payını alması için koşturmasını reklam malzemesi yapmasa da…
Kastamonu’nun tarihi konaklarının şahlanışının startını kimin verdiğini bu memleketin insanlarının bilmesi lazım diye düşündüm…

Kastamonu tarihi ve kültürü adına teşekkürler Sayın Gülşen…  

Amaç Üzüm Yemekse...

AMAÇ ÜZÜM YEMEKSE…

Son iki haftadır Gezi Parkı ile yatıyoruz…
Gezi Parkı ile kalkıyoruz…
Duygulanmamak elde değil!
Bu ne ağaç sevgisiymiş?!
Bu ne yeşil bilinciymiş?!
Gözlerim yaşarıyor; bilinçli(!), samimi (!), duygusal (!), hümanist (!), çevreci (!), sağduyulu (!), barışcıl (!) Taksim eylemcilerinin şanlı (!) yeşil, ağaç, çevre, doğa mücadelesini gördükçe!
Bu onurlu (!) duruşun ve şanlı (!) mücadelenin bir müddet daha devam edeceğini görmek ayrı bir mutluluk veriyor bana!
Taksim’de ağaçları kurtarmak az şey mi?

GEZİ PARKI’NDA AĞAÇ SEVDALILARI!


Ben bir ağaç sevdalısıyım…

Taksim’de yapılacak yeni düzenlemeyle katledilecek olan ağaçları kurtarmak için gittim meydana… Ağaçların yerine AVM yapılmasın istedim… Ağaçlar yaşasın, yeşil kaybolmasın dedim…

Bas bas bağırdı yetkililer:

“Taksim’de AVM yapılmayacak! Ağaçların bir tanesi bile kesilmeyecek! Yeşil öncekinden daha çok olacak!”

Yemezleeer! Öyle derler, ağacı keser, AVM’yi dikerler!

Dedi birileri…

Eylemin ilk günü, eline kitabını alıp gelen, pastasını, böreğini çimlerin üzerine seren yüzlerce ağaç sevdalısı vardı Taksim’de…

Ne yüzümüzde maske vardı, ne elimizde sopa… Bilye dendiğinde aklımıza gelen tek şey ise, çocukların misketleriydi…

…..